Osmanlı Tarihi

Türklerin Anavatanı ve Göçleri

Binlerce yıllık tarih sayfaları karıştırılacak olursa; insanlığın kendini tanımaya ve gelecek günlere intikal edecek eserler bırakmaya başladığı zamanlardan itibaren, Türk kavminin, yakın ve uzak çevresinde tarihin her çağında mühim roller oynadığı, tarih devirlerini kapayıp yeni ve daha ileri devirler le insanlık âleminde geniş ufukların açılmasına sebep ve âmil olduğu görülür. Milletimize bin beş yüz seneden beri alem olan Türk ismi söylenmeden çok önce de ırkımıza mensup insan toplulukları dünya medeniyetinin temellerine en yapıcı ve zengin harcı koymuşlar, bilhassa İslâmiyet’i kabulden sonra da yeryüzünde Hak dininin en fedakâr koruyucusu, eşsiz ve kahraman alemdarı, asil mücahidi olmuşlardır.

Türklüğün anavatanı haşin tabiat şartlarına malik olduğu için, Türk kavmi zaman zaman anavatanından dışarılara taşmış, kendi öz yurdundan başka topraklar üzerinde de dünya tarihine müessir olmuştur. Anayurt, asırlar boyunca, yakın veya uzak ülkelere, mütemadiyen göç kafileleri halinde Türk ırkından insanlar çıkaran tükenmez bir kaynak saha vazifesini görmüştür. Anayurt Orta Asya’dan gelen Türklerin kurdukları en son devlet «Osmanlı devleti» dir. Bu kitapta Türk devletleri içinde en uzun ömürlüsü ve diğer Türk devletlerinden daha ziyade dünya tarihine müessir olan Osmanlı devletinin tarihini gözden geçireceğiz. Fakat menşe ve bağlantı bakımından kısaca da olsa daha eski devirlerdeki Türk devletlerini ve faaliyetlerini de tetkik etmemiz icab eder.

ANAVATAN

Türk kavminin anavatanı Orta Asya’dır. Anavatan toprakları Hazar denizinden Kingan dağlarına, kuzeyde Sibir ovalarından, güneyde Pamir yaylasına, Karanlık dağlar, Altın dağları ve Çin’in kuzey eyaletlerine kadar uzanır. Bu geniş sahada Türklüğün en eski ve kalabalık olarak kaynaştığı yer Hazar denizi ile Balkaş gölü arasıdır. Denizlerden çok uzaklarda kalan Orta Asya’nın iklimi sert ve haşindir. Yüksek dağlar, derin vadiler, uçsuz bucaksız bozkırlar ve çöller Asya’nın bu iç kısmının mühim parçasını kaplarlar. Şehirler kurmaya ve nispeten kalabalık nüfusu beslemeye müsait arazi Aral gölüne dökülen Amuderya (Öküz) ve Siriderya (İnci) ırmakları ile Balkaş gölüne dökülen ırmaklar havzasında, ve biraz da Tanrı ve Altay dağları eteklerinde vardır. Nehirlerden ve dağ eteklerinden uzaklaşınca geniş bozkırlar başlar.

GÖÇLER

İşte bunun içindir ki, Türk kavmi, sert iklim, kısır topraklar ve haşin tabiat şartları karşısında çok defa Anayurt dışına taşmak ve göçlerle kendisine daha iyi topraklar edinmeye bakmak zorunda kalmıştır. Anayurttan zaman zaman kütleler halinde çıkan Türk kabileleri Çin’e, Hind’e, İran’a, Mezopotamya’ya, Mısır’a, Anadolu’ya ve Avrupa’nın doğusu ile Balkanlara ve Avrupa ortalarına kadar uzanmış ve gittikleri yerlerde muhtelif isimlerle devletler kurmuşlardır. Orta Asya’nın iklim şartlarının zorlamasının yanında Türk kavminin benliğinde mevcut hareketliliğin de göçlere müessir olduğunu ayrıca hesaba katmak lâzımdır. Diğer taraftan, Türklerin daima müstakil ve hâkim yaşamak hususundaki yaratılış kabiliyetinin dahi, böylece yayılarak kendilerine müstakil hayat sahaları temin etmelerinde âmil olduğu unutulmamalıdır.

TÜRKLERİN İSLAMİYETİ ÖNCESİ

Türkler, göçlerle çıktıkları anayurt dışında devletler kurdukları gibi anayurtta da birçok devletler kurmuşlardır. Bunların bilinen en eskisi Hun (Hiyung-nu) devletidir. Çin müverrihleri milâttan 2CC0 yıl evveline doğru Hunlardan bahsederlerse de Hun tarihinin asıl belirli safhası M. Ö. üçüncü asırdan başlamaktadır. Teoman ve Mete (M. Ö. 209 – 174) Hunların en meşhur hükümdarlarıdır. Çinliler meşhur Çin şeddini Hunların akınlarından korunmak için yapmışlardır. Orta Asya’da kurulan ilk Türk devleti olan Hun İmparatorluğu Çinlilerin uğraşmaları sonunda önce ikiye ayrılmış, sonra yakılmıştır. Çinlilerin idaresini kabul etmeyen Hunlardan büyük kütleler batıya, Güney Rusya yolu ile Orta Avrupa’ya kadar gitmişlerdir. Batıya göç eden Hunların, bugünkü Macaristan’da devlet kurarak kuzey İtalya ve Fransa’ya doğru yaptıkları müthiş akınlar, ortaçağın başındaki büyük kavimler göçünün sebeplerinden başlıcasını teşkil eder.

Büyük Hun imparatoru Attilâ aynı zamanda Türk tarihinin de en meşhur şahsiyetlerinden birisidir. Avrupa’yı titreten büyük Hun imparatorluğunun yıkılışından sonra başka Türk şubeleri de aynen Hunların takip ettikleri yoldan Güney Rusya, Balkanlar ve hattâ Orta Avrupa’ya kadar inmişlerdir. Türklerin, Hunlardan sonra batıya ikinci yürüyüşü kabul edilen bu göçler, milâdi altıncı asırdan on birinci asra kadar devam etmiştir. Batıya ikinci yürüyüşü yapan Türk şubeleri Avarlar, Hazarlar, Bulgarlar, Macarlar, Peçenekler, Kumanlar ve Oğuz (Uz) lardır. Hunların akınları Avrupa’da nasıl derin akisler bırakmışsa; ikinci Türk yürüyüşünü yapan muhtelif Türk topluluklarının hareketleri de Avrupa’nın değişmesinde o derece müessir olmuştur. 

Kaynak: Mufassal Osmanlı Tarihi I. Cilt s. 1-37, Mustafa CEZAR, Midhat SERTOĞLU (Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2011)


Bu sayfa Marmara Tarih Kulübü tarafından en son 12.02.2019 21:01:29 tarihinde güncellenmiştir.

Marmara Tarih Kulübü

HIZLI ERİŞİM